Bilge kişi: Faydalı ve işinize yarar bilgilerden oluşan güncel paylaşımlar yapan bilgi portalı. Bilge kişi kimdir?, Bilge kime denir?

Arapça – Farsça Kısa Şiirler

Farsça Şiir mi Arıyorsunuz? , En güzel Farsça kısa şiirler web sitemizde.. Fars Edebiyatında yer alan bir kaç Farsça şiirleri siz değerli okurlarımızla paylaşmak istedik.. En güzel Farsça şiirlerin yer aldığı yazımızı okuyarak paylaşabilirsiniz. Ayrıca sizin bildiğiniz Farsça şiir varsa onuda Bilgi Gönder kısmından Kendiniz oluşturup yayınlayabilirsiniz..

Farsça – Arapça Kısa Şiirler
Farsça Kısa Şiirler
ياد دارى كه وقت آمدنت
همه خندان شدند تو گريان
آبچنان زى كه وقت رفتن تو
همه گريان شودن تو خندان

Yâdında mı doğduğun zamanlar;
Sen, ağlar idin; gülerdi âlem.
Bir öyle ömür geçir ki olsun,
Mevtin sana hande, halka mâtem.

(Hatırlar mısın; sen doğduğunda sen ağlıyordun; fakat herkes gülüyordu. Öyle bir ömür sür (hayat geçir) ki, ölümünde herkes ağlasın, bir tek sen gül!)

نه زنده ام از هجر تو اي شوح نه مرده
فرياد از اين نو وجود عدم آلود

“Ne zinde em ez hicr-i tu ey şûh ne mürde
Feryâd ez în nev vücûdî-i adem âlûd” (Yavuz Sultan Selim)

(Hasretinden ne diriyim ey şuh, ne de ölü;
Bu yokluk dolu yeni var oluştan feryâd!…)

هر روز خوش است منزلي بسپردن
چون آب روان و فراغ از افسردن
دي رفت و حديث دي چودي هم بگذشت
امروز حديث تازه بايد گردن

Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
(Dün, dündü cancağızım,) Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım (Mevlânâ)

با عشق نشین که گوهر کان تواست
انکس راجو که تا ابد ان تواست
انرا بمخوان جان که غم جان تواست
بر خویش حرام کن اگر نان تواست

Aşk’la beraber ol, birlikte yaşa
Çünkü aşk, canın cevheri, özü, mayasıdır.
Gelip geçici sevdaların peşinde koşma,
Sonsuza kadar senin olacak dostu ara. (Mevlânâ)

ای دل تونه اى زر ازهستى آگاه
بنشين و مكن هرزهدر آيى هر گاه
هر جا كه رسى اول منزل آنست
راهيست بسى در از و عمر ى كوتاه

Ey gönül! Sen varlık sırrını bilmiyorsun;
Otur ve sürekli saçmalayıp durma.
Vardığın yer, ilk menzil orasıdır;
Çok uzun bir yol; fakat ömür kısa.

گرچه ابر کرم از چشمه حيوان بارد
بس ببارد به سر و لوُ لوُ و مرجان چه کنم
نيست بر لوح بصر غير خط زنگاری
چون نبينم رخ تو يوسف کنعان چه کنم

(Her ne kadar cömertlik bulutu, âb-ı hayât pınarından yağsa da,
Başa yağmaktadır, inciyi mercânı nedeyim?
Göz levhâsında pas rengi yazıdan başkası yoktur;
Senin yüzünü görmezsem, Yusuf’u, Kenân’ı neyleyim?)

Ayrıca Bakınız.  Giresun'da sel felaketi: 5'i jandarma 12 kişi kayboldu

هر جان عزيز كوشناسي رهست
داند كه هر آنچه آيد از كار كه است
برزادۀ چرخ و چرخ چون جرم نهي
كاين چرخ زكر ديدن خود بي كنه است

Gerçeği bilen, bu yolu tanıyan her aziz can bilir ki, başına ne gelirse gelsin hep O’ndan gelmektedir. O’nun takdir tezgahından çıkmaktadır. Dünyadan ve hadiselerden niçin şikayet ediyor ve dünyayı suçluyorsun? Bu dünya kendi dönmesinden sorumlu değildir. (Mevlana)

من بنده قرآنم اگرجان دارم
من خاك ره محمد مختارم
گر نقل كند جزاين كس از گفتارم
بيزارم از او وز اسنسخان بيزارم

Yâlnız Allah kelâmı Kurân’ın kuluyum ben, ömrüm olduğu kadar,
Muhammed-i Muhtar’ın yolunun toprağıyım, sözün özü bu kadar.
Eğer birisi benden, buna aykırı bir söz naklederse bir zaman
Davacıyım o sözden ve onu söyleyenden. Bu günden haşr’e kadar. (Mevlânâ)

نزدي موسي نام جوبش شود عصا است
نزدي حق نام عصاي موسي شود اژدها است

Bize göre her şeyin adı görünüşe tâbidir. Fakat Hüda’ya göre her şeyin adı iç yüzündeki hakikate tâbidir. “Musa’ya göre sopasının adı asa, Yaradan’a göre o sopanın adı ejderha.”

هركجا آب روان سبزه شود
هركجا اشك روان رحمت بود

Her nerede akarsu olursa, yeşillik olur. Her nerede gözyaşı olursa, rahmet olur.

“Yusuf-ı güm-geşte bâz âyed be-Ken’ân gam ne-hor
Külbe-i ahzân şeved rûzî gülistân gam ne-hor” (Hâfız-i Şirâzî)

(Kaybolan Yusuf, Kenân’a yine gelir, gâm yeme; Hüzünler kulübesi, birgün yine gülistân olur, gâm yeme.)

“Nerdübanhâyist pinhân der cihân
Pâye pâye tâ anân-ı âsümân
Her güruh râ nerdübânî diger est
Her reviş râ âsümânî diger est
Her yek-i ez hâl-i diger bî-haber
Mülk bâ pehnâ vü bî-pâyân ü ser” (Mevlana, Mesnevi, V/2556-58 )

(Yeryüzünde gizli merdivenler vardır,
Basamak basamak göğe yükselen merdivenler.
Her topluluğun başka bir merdiveni vardır,
Her yolculuğun eriştiği gök başkadır.
Yolculukların biri diğerinden habersiz.
Bir ülke ki ne başı ne sonu bulunmaktadır. )

“Dil bedest âver ki hacc-ı ekberest
Ez hezârân Kâbe yek dil bihterest
Kâbe bünyâd-ı Halil-i âzerest
Dil nazargâh-ı celil-i ekberest.”

Bir gönül yapmak, Hacc-ı Ekber’dir (En büyük hacdır.). Binlerce Kâbe yapmaktan bir gönül almak daha iyidir. Kâbe, Hz. İbrâhim’in binâsıdır; Gönül ise Yüce Allah’ın nazargâhı.)

“Hin merâ mürde mebîn ger zindei
Der kef-i şâhim niger ger bendei”

(Eğer kalp gözün açıksa beni ruhsuz ceset gibi görme. Eğer bende isen şahımızın keremine bak)

Ayrıca Bakınız.  Mutluluk veren yiyecekler!

“Bâz küştem z`ânci güftem z`anki nist
Der-suhan ma`ni vü der-ma`ni sühan” (Hâkim Senâî)

(Şimdiye kadar söylediğim sözlerden vazgeçtim. Çünkü kalpte parlayan ince manaları anlatmaya yeteri kadar söz bulmak mümkün olmadığı gibi, o maksatla söylenen sözlerde de mânâ yoktur.)

“Dâne pusîde mûr kani` şüd
Ki o zi sünbül ser sebz-i mâ nebûd âgâh”

(Karıncanın kuru dane ile yetinmesinin sebebi, benim yeşil başağımdan habersiz olmasıdır.)

“Takdîr cuz rızâ-yı tu kârî ne-miküned
Peyveste tâ’at-ı tu edâ mîküned kazâ.”

(Kader, senin hoşnutluğunu kazanmaktan başka bir iş yapmıyor. Kâzâ ise dâimâ sana boyun eğmeye devâm ediyor.)

Be-neşinem o ser be pîş-i pâyet
Ben hizem o cân konem fedâyet

Ayakların yorgun başım için yastık olsun. Senin gibi can yoldaşı için bin can feda olsun.

Arapça Kısa Şiirler
دَعِ الأ يَّامَ تَفْعَلْ مَا تَشَ ءُ
وَطِبْ نَفْسَاً إِذَا حَكَمَ القَضَا ءُ
وَلأ تَخْزَعْ لِحَا دِثَةِ اللَّيَالِي
فَمَا لِحَوَا دثِ الدُنْيَا بَقَا ءُ

Bırak günler, dilediğini yapsın.
Kader hüküm verdiğinde, gönlünü hoş tut,
Gecenin olayı için sabırsızlanma;
Dünya olaylarının bâkîliği yoktur.

يا من بِدُنياه إشتغل * قد غرّه طول الامل
أولم يزل فى غفلة * حتّى دنا منه الأجل
الموت يأتى بغتةً * والقبر صندوق العمل
إصبر علي اهوالها * لا موتَ إلا بالأجل

Ey dünya ile meşgul olan; mutlak aldatır onu uzun emel.
Ya da gaflet üzre kalır, tâ ki yaklaşıncaya dek ecel.
Ölüm gelir bir anda, kabir bir sandık ki içi amel,
Sabret zorluklarına, yoktur ölüm, gelmezse ecel.

بنى جدي
و أقام أبي
فكساه سنا
و بثوب العرس
أتت أمي
تحلم بالشمس ِ
فكنت
أنا !

Aşk evinde,
Dedem, inşâ etti,
Babam, yaşadı,
Ona bir yaş giydirdi.
Ve gelinlikle geldi annem,
Güneş’i gördü rüyasında;
Ve Ben oldum.

قلت للناي اتبعني
كى أعلمك الصداقة
كى يخاصمك السكوت
قال : نحن أصدقاء
أنت للحب خلقت
و أنا للحزن أحيا
و أموت !

“Bana uy!” dedim ney’e;
Sana dostluğu öğreteyim diye,
Sükut, hasımlaşsın seninle diye.
“Biz, dostuz.” dedi;
“Sen, sevgi için yaratıldın
Bense hüzün için yaşar ve ölürüm!”

رد قلبي : إننى ألف ٌ كذلك
فتثنت ، فى دلال
و الزواج
رد عقلي : من هنا تبدو المهالك
إنني فى الحب (أهلي )
بينما تبغي (الزمالك )

“Seni seviyorum!” dediği vakit,
Kalbim yanıtladı:
“Ben de seni bin kat.”
Nâzenin nâzenin sordu:
“Ya evlilik?”
Aklım yanıtladı:
“Ufukta belirdi helâk.
Ben, aşkta ehliyim
Hâlbuki sen, çardak istiyorsun;
İçinde yabânî atlar ehlileştirilen.”

قالت : قبِّل
قلت : أقبِّل
بعد القبلة قالت أحمق
قلت : لماذا!
قالت : بعد القُبلة ِ .. ماذا ؟!

Ayrıca Bakınız.  İnstagram da beni takip etmeyenler nasıl bulunur?

İnat etti önce,
Sonra “öp.” dedi.
“Öptüm.” dedim.
“Aptal!” dedi bana,
Ben öptükten sonra.
Dedim, “Niye ki?”
Dedi ki:
“Neye gelir sıra
Öpmekten sonra!”

اسم ا لتفر ق بين
ولكن معنا ه موت

İsmütteferriku beyyinün; velakin maanahu mevtün.

Ayrılığın ismi bellidir; Fakat mânâsı, ölüdür.

كل ابن انثى وان طالت سلامته
بوما على آلة حدباء محمول

Her dişinin oğlu (herkes, her doğan), ne kadar sağlıklı olsa da (yaşasa da), birgün o eğri (kambur) aletin (tabutun) üzerinde taşınır.

قد غره طول الامل
اولم يزل في غفلة
دنا منه الاجل حتي
الموت ياتى بغتة
صندوق العمل والقبر
اصبرعلي اهوالها
لاموت إلا بالاجل

Ya men bi dünyahu’şteğal
Gad ğarrahü tulu’l-emel
Evelem yezel fi ğafletin
Hatte denâ minhü’l ecel
El Mevtü ye’ti bağteten
Ve’l gabru sundugu’l amel
İsbir ale ehvelihe
La mevte illa bi’l ecel

Ey dünyânın (kendisini) meşgûl ettiği kişi, Muhakkak ki Tûl-u emel, (seni) aldattı. Ecel (in) yaklaştı, (ama) gaflette olamaya devam etti (n). Ölüm, ansızın gelir. Kabir, amelin sandığıdır. Dünyânın sıkıntılarına sabret; ecelsiz gelmez ölüm.

Hecertü’l-halka turran fi hevake
Ve eytemtü’l- iyale li key erake
Velev katta’tenî fi’l-hubbi irben
Lema hanne’l- füadü ila sivake

Tecavez an daîfin kad etake
Ve cae raciyen yercü nidake
Ve in yekü ya müheyminu kad asake
Fe lem yescüd lima’budin sivake

İlahî abdüke’l- asi etake
Mukırran bi’z-zünubi ve kad deake
Fein tağfir fe ente ehlün lizake
Fein tadrud femen yerham sivake

Allah’ım, Senin uğruna her şeyi terk ettim,
Cemalim görmek için çoluk-çocuğu yetim bıraktım
Aşkınla beni parça parça etsen de, şu kalbim
Senden başkasına meyi etmeyecektir
Eşiğine gelmiş bu dilenciyi hoş gör
Hoş gör ki, o Senin davetinden ümitlenip
Sana koşmuştur Ey her şeyi bilen,
Her şeyden haberi olan Müheymin,
Kulun günahlara batmıştır, batmıştır ama
Senden başkasına da secde etmemiştir,
İşte, asi kulun kapma geldi, günahlarım i
İtiraf edip yalnız Sana iltica ediyor
Onu affedecek yalnızca Sensin; affetmez de kapından kovarsan
Senden başka kim var ki ona merhamet etsin”

Şeref-ül insani bil ilmi vel edep,
La bil mali vela bin nesep.

İnsanın şerefi, mal ve neseple değil, ilim ve edep iledir.

Ehaztü naran biyedi ve zatüha fi kebedi,
Men eşkeytü ya seyidi, ahraktü kalbi biyedi.

(Kendi elimle ateşi aldım ve onu göğsüme koydum. Kime şikâyet edeyim Ey Efendim? Kendi elimle yaktım, kendi kalbimi.)



Cevap bırakın