Bir duyguyu tanımak için dikkatimizi ona vermeliyiz. Dikkat sizin onun hakkında düşünmeye başlamanız anlamına gelmez burada dikkatten kastım: yalnızca duyguyu gözlemlemek Duyguyu tam anlamıyla hissetmek ve böylece onu olduğu gibi tanıyıp kabul etmek olduğunu ifade etmektedir.
Bazı duygular Öfke Korku Üzüntü olarak kolayca tanımlanırlar bazı duyguları tanımlamak ise çok daha zor olabilir.
Bunlar belirsiz bir huzursuzluk, ağırlık ya da daralma hissi yani bir duygu ile fiziksel bir duyum arasında bir şey olabilirler her durumda önemli olan sizin onu zihinsel olarak tanımlayıp etiketleyebilmeniz değil onun hissini mümkün olduğunca çok fark edebilmenizdir.
Öyleyse dikkatinizi duyguyu hissetmeye verin ve zihninizin duyguyu besleyen suçlama kendine acıma ya da içerleme gibi bir yakınma kalıbına tutulup tutulmadığını kontrol edin
eğer durum böyle ise bu sizin bağışlamadığınız anlamına gelmektedir bağışlamama genel olarak başka bir insana ya da kendinize karşıdır ama o zihninizin kabullenmeyi reddettiği herhangi bir geçmiş, şimdiki ya da önümüzdeki zamanlarda duruma karşıdır.
Bağışlama yakınmayı bırakma ve böylece üzüntüyü bırakmaktır siz yakınmanızın sahte bir benlik duygusunu güçlendirmekten başka bir işe yaramadığını idrak ettiğinizde tamamen doğal bir biçimde Bağışlama gerçekleşir.
Bağışlama yaşama direnmemek yaşamın içinizden akmasına izin vermektir bunun alternatifleri ise Acı ve Istıraptır ve maalesef acı ve ıstırap gibi duygular; yaşam enerjisinin akışının büyük ölçüde kısıtlanması ve bir çok durumda da fiziksel hastalıktır. Zihin bağışlayamaz çünkü o kendini devam ettirmek için oluşturduğu savunma mekanizmalarına tutunur. Ama siz zihin kalıplarının çok üstünde bir varlıksınız. O yüzden Bağışlayın Bunu yalnızca siz uygulayabilirsiniz. O yüzden İsa “ Tapınağa girmeden evvel bağışlayın.” Demiş. Yani Bedene girmeden evvel bağışlayın.